21 Ağustos 2009 Cuma

Avustralya ikinci bölüm
















Avustralya 20-29 Ağustos 2008

Gezimizin ikinci bölümü;
20.08.2008:Sabah 9 gibi yaptığımız enfes Türk kahvaltısı sonrası, şehir danışma merkezine(otel sahibesinin dışında şehirde gördüğümüz tek insan)gidiyoruz. Ofisteki tüm broşürleri toplarken, görevliye yolumuz üstünde görülebilecek milli,bölgesel ya da eyalet parklarını soruyoruz.Gece gördüğümüz kangurular bizi heyecanlandırdı.Doğal ortamlarında wombat,kanguru,koala,bir de timsah görebilirsek, Avustralya topraklarının hakkını vermiş olacağız.Sempatik görevli tarif etmek için elinden geleni yapmaya çalışırken bir yandan da kibar bir şekilde broşürlerin tanesinin 3$ olduğunu söylemeye çalışıyor.Biz de bırakırız canım,sen üzülme.
Murray 1 Elektrik Santralı bölgedeki gölet,su aktivitelerinin(balık,tekne,rafting) yapıldığı görülecek noktalardan.Dün akşam önünden geçtik.Yol üzerinde Olsen’s lookout (manzara)a gitmemizi tavsiye ediyor görevli.20 km.Alpine Way yolundan gidiyoruz.Yolda bir wombat ölüsüne rastladık.Manzara bir tepeye çıkıyor; üstünden tarlalar ile okaliptüs ağaç rezervinin bulunduğu orman seyredilebiliyor.İyi de biz bunun için mi yolumuzdan saptık?
Yakın civarda ilk göç döneminde yapılan tarihi bir demiryolu köprüsü ikinci durağımız. Ormanlık bölge,kamp ve piknik alanı ile yürüyüş yolunu çıkarıyor karşımıza.Tarihi köprüleri nasılmış?Hem biraz yürüyelim.Ayaklarımız açılsın.Yemeğimizi saat 14:30 civarı Violet Town adlı şirin bir kasabada aldık. Okyanus balığı ızgara istedik ama kızarmış geldi.Biraz önce fırından aldığımız ekmekle unda kızarmış taraflarını sıyırarak afiyetle yiyoruz.Kaç kalori aldık?
Bölgesel park Mount Black flora rezervine daldık iki saatlik yolculuk sonunda.Hume Otobanından çıktık.Hava kararmadan yabanıl hayvanları doğal ortamlarında görebilecek miyiz?Kış sebebiyle 17:30 gibi hava kararıyor.Melbourne’a 130 km. mesafede.Arabanın girebileceği her noktaya dalıyoruz.Hava kararmadan şans bize güldü.Bir kaç iri gri kanguru görüntüleyebildik.
Saatlerimiz 20:00.Melbourne 50 km uzakta ama gündüz gibi aydınlatılmış şehir ışıkları ile kendini belli ediyor. Şehre girmeden önce bir bölgesel park levhası gördük. Hadi gene dalalım.Patika yollardan çiftlik evleri önünden geçiyoruz.Çeşitli botanik ağaçlar koruma ve plantasyon bölgesi ”Herhangi bir bitki almak, izinsiz kimyasal taşımak yasaktır”, yazısı.Aman bizi yanlış anlamayın!Biz doğa severiz.Tek alacağımız anılar olacak buradan.Dönelim dikkatle.Yol da çok büyük bir çukura girdi.Dikkat!Hava zifiri karanlık.Aaa !Koskocoman bir wombat çıktı yan tarladan .Peşinden yuvasına kadar takip ediyoruz.Çiftlik önlerinde yuva kurmuşlar.Onlar da medeniyet ve rahat yaşam özleminde demek ki.
Önceden yer ayırttığımız Spencer Hostel’in kapısını, rehberimiz GPS ile, elimizle koymuş gibi bulduk. Saat 22:00 olmuş. Resepsiyonda kimse yok gene!”Acil durumlarda şu telefondan bize ulaşın.”, notu sadece. Neyse, bize oda anahtarını verecek bir hayırsever Hintli kardeşi bulduk.Oda oldukça vasat .Yarın erkenden yola devam.

21.08.2008:Hostel ortak yemek salonundaki kahvaltımız, Melbourn’a tepeden bakamıyor. Manzaramız bizden yüksek bina duvarları ve taraçaları.
Gök yarılmış. Geceden beri yağmur aralıksız devam ediyor. Resepsiyon görev başında.“Şanssız bir gün şehri gezmek için” diyor. Şehri merak eden kim? Bizim bir an önce şehirden çıkmamız gerek.Hem arabamız 4X4 çekmese de dağ,orman,patika bizim her isteğimizi çekti.Koala görmemiz lazım artık!Yağmurda ziyaret etmek istesek,müsaitler midir acaba?
Phillip Island’a gitmeye karar veriyoruz.Melbourne’a 30km.deymiş feribotla. Penguin Parade,Koala Conservation Reserve de adanın bölümleri.Okyanusla ilk randevumuz olacak.
Şehir Merkezindeki Collins Street’ten üçüncü turlayışımızda, dev binalar ve yol sarmalından kurtularak otobana çıkmayı başardık. Söyleyin ablalar,ağabeyler Phillip Island nerededir yahu?
Ya !Bu adaydı di mi?Araba da yüzmez ki.Cranbourne şehri üzerinden Gippsland Highway, bizi iki buçuk saat sonra ulaştırabiliyor adaya, küçük bir köprü bağlantısıyla.Okyanusun dev dalgaları ,geniş kumsallar,kayalar…
Koala koruma bölgesinden geçtik.”Dönüşte uğrarız.”, diye. Önce adanın en ucuna gidelim. Penguenleri,fok balıklarını göremedik ama “Burada yaşarlar”yazısını görüntüleyebildik.Sahil boyu tepede uzanan köprünün birkaç köşesinde fotoğraf daha.Bu dalgalar kaç metre yükseğe çıkar?Hava oldukça soğuk.Tazmanya adası karşımızdaymış.Gördüğümüz de Tazmanya Denizi.Danışma merkezine okullar öğrenciler getirmiş.Bölgeyi tanıtıcı eğitim olacak.Bizim içinse yola devam.
Lakes Entrance hedefimiz.Okyanus kıyısından geze geze gideriz akşama kadar.Yağmur yatıştı biraz.Leongatha şehri üzerinden Berrys Deresi ve kolları, yol boyunca eşlik ediyor. Morwel şehri üzerinden, seyahatimizin kalan günlerinde hep takipçisi olacağımız Princess Highway ile ilk buluşmamız.Otobandan çok orman yangın yolu kıvamında.
Sadece okaliptus ağaçları ve tarlalar.Dalalım bir ormanlık yola gene.Yolda bizden başka araba izi yok.Aracımıza tekrar bindiğimizde bir motosiklet geçiyor yanımızdan. Yardıma ihtiyacımız var mıymış? “Thanks a lot “ve no worries diyaloğu (“endişelenmeyin” anlamında değilmiş, “bir şey değil”, demekmiş Avustralyancada!) Yola devam. Anayola bağlanırken limon ve portakal ağacının bulunduğu bahçeden komşu hakkı,göz hakkı aldık iki portakal.
Tarlalarda lamalar görüyoruz. Bir de “airfield”tabelaları,tarlaların yanında.Bu hava tarlalarına da uçak,planör ve helikopter ekmiş fakir Avustralya çiftçileri.Para çok anlaşılan(!)
Hava karardı.Bairnsdale ile Lakes Entrance arasında biryerlerde kalalım artık.Lake Victoria okyanustan içeriye lagün oluşturmuş bu bölgede.Karavan motel,prefabrik ve çok modern.70$dan 50$a indirmeyi başardık,sezonu değil madem.

22.08.2008:Sabah mükemmel bir Türk kahvaltısı.Aldi marketlerinde zeytin,peynir, ekmek,çay,armut,elma,domates,havuç en iyisinden.Türkiye’den çok daha uygun fiyatla üstelik.
Okyanus kıyısındaki şehirler,genelde dere ve nehir kollarının üzerinde küçük köprüler ile devam ediyor.Yanı başlarındaki göl ve lagünlerdeki doğal parklar bir çok canlıyı besliyor. Bairnsdale sahilinde lagün içinde Mitchell River National Park’tayız sabah 10 gibi.Enfes kumsal ve bodur ağaçlar,yağmur ormanları ,kaya ve mağaralar...
Hava sert rüzgarlı, ölüyü diriltir neredeyse.Okyanusun kışı da çok yağmurlu.Yağmur ormanlarının adından mı nedir?Yağmur başladı gene.Araba aç kollarını!Bize çadır ol.Gelsin Amasya elmaları,gitsin deveci armutları,sizin de hatırınızı soralım Finike portakalları, nar domatesler,şeker sulu havuçlar.10 sene önce Türkiye’de gerçek tadıyla yiyebildiğimiz meyve,sebzeyi yemek Avustralya yollarında kısmetmiş.
Lakes Entrance şehri kenarındaki Ninety Mile Beach’te Gippsland Lake ile Güney Okyanusunun birleştiği yerden küçük köprüler üzerinden geçtik.
Bizim meşhur “Princess Highway” orman yolu, bizi okyanus kenarından Mallacoota’ya ulaştıracak 3 saat sonra.
En bereketli toprakların national parklar olduğuna kanaat getirdik. GPS, GPS sorarım sana, var mı başka national park bu yakınlarda?Elbette,siz isteyin yeter ki…
Saatlerimiz 13:20.Croajingolong National Park’a sürdük atımızı, pardon arabamızı. Adından belli Aborjinlerin Viktorya eyaletindeki geleneksel ülkelerindenmiş. Yol tek yön.Yağmur arabayı savuruyor.Tahta köprü bizi de çeker mi?Bir bakıp dönecektik.Az gittik uz gittik park içinde yolun bittiği yere ulaştık elbette. Thurra River Campground yolun sonu da mevsim uygun değil kamp yapmak için.52 çeşit memeli, martı,kartal,şahin,atmaca,papağan,fok bulunuyor parkta.Biz şahin görebildik en azından.Bitki örtüsü,ılık yağmur ormanları ,fundalık ve çalılık.
Yemeği hak etti kaşifler.Mallacoota şehrinde, koy kıyısında önce arabanın midesini dolduruyoruz.Sonra Tai yemeği yapan bir kafede vejeteryan yer fıstıklı noodle siparişi veriyoruz.Pek taze değil galiba.Yemek pişedursun başka bir şeyler bulabilir miyiz yiyecek.Her yer kapalı.Köşede küçük bir takeaway çin lokantası.Peki sizin tavukları da biraz gıdıklayalım.Bol marullu noodle çorbaları da portföyümüze kattıktan sonra, yağmur,fırtına demedik.Nadgee State Forest içinden geçen yoldan ulaştık Safir Sahillerindeki “Cennet” şehrine.Nasıl diyor siz Fransızlar “Eden”miydi cennetin adı?”Katil Balina” müzesinin yanında, Okyanus manzaralı bir motel.Dev dalgalar eşlik edecek rüyalarımıza.Bir kaç iltifat ve sevimli bir pazarlık sonucu 70$dan 55$’a indirdik geceliğini otelin.Yeni fırından çıkmış tarçınlı Alman kurabiyesi, ikramımız iltifat karşılığı.İncir,fıstık,elma dolu hediye poşeti de kapı koluna asılmış .
“Avustralya’da gece safarileri pek bir hoş olur”,dedik. Ben Boyd National Park 11 km mesafede. Hiç durur muyuz! Şehirdeki Bi-La marketten, alın fenerlerimize yedek pil aldık.Bir de büyük ekmek bıçağı.”Gece vakti.Dost var.Düşman var.”, diyerek çıktık gece safarisine.11km.GPS’in azizliği sebebiyle ters yöne gidince biraz uzadı.Mount Imlay National Parkının girişinde, keseli gruptan bir küçük hayvan bizi beklemekte.Saat 20 civarı şehre yakın Ben Boyd National Parkta ormanlık bölgenin sahil kenarındaki en uç noktasındayız.Birkaç valabi denen bu bölgeye özgü küçük kanguru geçti yanımızdan.Yaşasın!Görüntü almayı da başardık.Birkaç tur daha attıktan sonra motele dönüyoruz.Market kapanmadan aldığımız ekmek bıçağını da iade ettik.”Almaktan vazgeçtik.”, diyerek.Kullanmamıza gerek kalmadı çok şükür.Hayat ne keyifli!Dolce Vita, Mama Mia!

23.08.2008: Kuşsütü yok kahvaltımızda ama avakado,brezilya fıstığı,ceviz iyi gitti bizim yunan keçi peyniri ve zeytinin yanında.Üzümlü kızarmış ekmek de afiyetle indi midelere.Yağmur dindi gibi.Eden şehri safir sahillerini, bir de gün ışığında görelim.Okyanus kumları bir başka.Broadwater State Forest içinden Pambula şehrine ulaştık.Tahta köprüler.Okyanus lagün olmuş Pambula Lake adıyla.
Bir sonraki şehir 20 dakika mesafedeki Merimbula. Falez kıyısında dev dalgalar ve geniş safir sahilleri ve okyanusun içerilere girdiği Merimbula Lake ile çok güzel bir şehir. Çok uzun ağaçlar görüyoruz. Sulak topraklar ne de olsa!Merimbula’dan Tathra şehrine, Bournda National Park içindeki ormanlık yoldan gidiyoruz. Dev termit karınca yuvaları ilgimizi çekti.
Birbirine çok yakın safir sahillerinden Bega’ya 20 km.de Mimosa Rocks National Park’tayız şimdi. Park; okaliptus ormanları ve fundalıklar ile sahil bölümünde Nelson lagünü ve Nelson deresi üzerinde su kuşları ile göçmen kuşlara habitat sağlayan 25.000 yıllık bir aborjin bölgesi.
Narooma sahil kentinde küçük bir ihtiyaç molası. Şehirden 1 saat yolculuk sonunda Eurubodalla National Park üzerinden Deua National Park’a geçtik.Deua River ve dev eğrelti otları ile muhteşem bir doğa.Kamp yapılan Bakers Flat bölgesinde barbekü yapılması için hazırlanmış ateş sıçramasını engelleyen mangal, ne iyi düşünülmüş!Ormanda bir-iki saat geziniyoruz.
Saat 14:40 gibi Batemans Bay’dayız.Okyanus,lagün,dere ve göller.Yatlar oldukça modern.Balina izleme turları hafta sonu başlıyormuş. Bir hafta erken gelmişiz maalesef. Balıkçılıkla uğraşan ve denize girenler için okyanus balıkları uyarı ve bilgi levhaları.Okyanusun kenarındayız ya, elbette yemeğimiz de okyanustan olacak.Marketten aldığımız 3 litrelik portakal suyumuz fish&cipsten aldığımız ızgara okyanus balığı ile nihayet bitti.Yan kafede motosikletçi bayan,erkek birkaç kişi dışında kimsecikler görünmüyor.Uladulla’ya giderken South Brooman State Forest’a dalmışız.Yağmur,fırtına yok.Güneş çıktı.
Eh milli park krizimiz de tuttu.Ulladulla şehrine 15 dakika mesafede Meroo National Park da yolumuzun üstünde.Aferin şu princess highway’e.Şelalesi,gölü,okyanus sahili,çalılığı “spotted gum”bizde difenbahya imiş(bahtiyar olduk biz de)denen beyaz çiçekli bir cins okaliptus ağacı.Parkta kanguru görmek kısmet oldu gene.Sevimli koalalar nerdesiniz yahu 3500 km.yaptıkHala sizi göremedik.
Ulladulla şehrinde “just hot water”diye aldığımız ikram sıcak suya yaptığımız kahveler, içimizi ısıttı. Tam burjuvayız. Kahve içmeye, bir şehirden diğerine geçiyoruz.
Saatlerimiz 17:30.Hava kararmak üzere.Nowra şehri üzerinden Sydney’den önceki son okyanus şehri Kiama’ya geldik.Tepeler üzerinde,falez,dev bir kumsal, deniz feneri ve ışıl ışıl modern ve şirin bir şehir.Kumsalda ressam günbatımını resmediyor.Biz de dev kaya üzerinden fotoğraflıyoruz şehri.Çam ağaçları,tek katlı bir sıra dizilmiş evlerin önünde pembeli,sarılı,beyazlı rengarenk çiçekler pek şık duruyor.Saat 17:44’te gün batımını geçiriyoruz Kiama’da.”Keşke sadece gün batımını değil birkaç günü de geçirseydik bu güzellikte”, diyeceğiz daha sonra.

Okyanus şehirleri turumuz burada nihayetlendi. Şimdi Sydney’e yol alalım.120 km.var daha. Avustralya demek Sydney demek. O zaman bekle bizi Sydney, geliyoruz sana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder