19 Ağustos 2010 Perşembe

AVRUPANIN EN YUKSEK ZIRVESI-RUSYA/ELBRUZ DAGI

7 KITA ZİRVELERİNDEN ELBRUZ ZİRVESİ/RUSYA
28 TEMMUZ-4 AĞUSTOS 2006


Dünyanın yedi zirvesinden Avrupa kıtasının en yüksek zirvesi Elbrus’a diktim gözümü. Kilimanjaro ve Aconcagua zirvelerinden sonra sıra Elbrus’a geldi.
Altı ay önceden ekspedisyon için gerekli araştırma ve acentelerle yazışmalara başlamıştım. Sevgili dostum Özkan’a Avrupa’nın en yüksek zirvesine gitme planımdan daha önceleri bahsetmiştim. Birlikte gitmeye karar verdik.
Kafkas Dağlarının batı bölümünde “Sonsuz Dağ(Mingi-Tau)” olarak da bilinen Kabardino-Balkar ve Karaçay-Çerkesya arasındaki Elbrus’a gitmek için Moskova üzerinden biletlerimizi aldık.
27 Temmuz’da Moskova’dan “Stavropol Krai bölgesindeki(kray)” çok küçük bir havaalanı, sadece 4km.olan Mineralnye Vody Havaalanında acente görevlisi bizi karşıladı. Kafkas Dağlarının bulunduğu bölgeye gitmek için üçümüz dört saat daha taksiyle yolculuk yaptık.
Sönmüş volkan Elbrus Dağı’na gitmenin heyecanının yanında, eski SSCB topraklarına ilk defa ayak basmanın verdiği merakla her şeyi öğrenmeye çalışıyorum. Halk inanışına göre “Kaf Dağı”, Kafkasya’da.Bugün bile aşılması zor olan masallara konu olmuş Kafkasya Dağları’ndan Elbrus Dağını göreceğiz biz de.
Kabardin Balkar Cumhuriyetinin bulunduğu bölge iki etnik topraktan oluşuyor. Bölgede en nüfuzlu olan Kabardinler Kafkas dili, diğer nüfuzlu topluluk olan Balkarlar,Türk dili konuşuyor.
Elbrus Dağının eteğindeki Baksan Vadisi’nde, teleferik istasyonunun bulunduğu “Şehzade” ismini çağrıştıran “Scheherazade Otel’e” yerleştik. Derin Vadi’den akan nehir sularının yanında Kafkas Dağlarının zirvelerinden Donguz-Orun(Domuz Burnu 4492m))ve Elbrus zirvesi(5642m.),Gürcistan’a uzanan Kafkas Dağlarının karlı zirveleri tüm muhteşemliğiyle karşımızda.
Birinci gün;Ekspedisyonu Rus, İtalyan, A.B.D’li, İskoç,İspanyol,Alman ve Avustralyalı toplam yirmi kişi gerçekleştireceğiz. Dağcıların buluşma noktası burası.Rengârenk bir atmosfer içinde;sohbet, gırgır-şamata uçuşuyor havada. Herkes neşeli, coşkulu. Otele yerleştikten sonra ekspedisyonla ilgili brifing veriyor görevliler. Daha sonra köydeki geleneksel hediyelik süs eşyalarının bulunduğu mağazaları gezip bir şeyler yiyoruz. Köyde bir grup Türk’e de rastlıyoruz. Yıldız Üniversitesi’nden bir grup da kendi imkanları ile gelmiş.Otel yerine çadırda kalacaklarmış.Tekrar karşılaşacağız ileriki günlerde, ama hiç tahmin etmediğim şekilde.
İkinci gün; Otelden Cheget Köyü’ne yürüdük. Aklimatizasyonu yorulmadan yapmamız için telesiyejle çıkarıp indiriyorlarmış. Biz de buradan küçük telesiyejlerle 3600m yükseklikteki Cheget Dağının zirvesine çıktık. Güneybatıya uzanan dağ silsilesi muhteşem. Bulutlar açtıkça Donguz İni ve Elbrus’un zirvelerini görüntüledik. Yürüyerek inmeye karar verdik. Dönüşte bölgenin kaplıcalarından birine uğrayıp otele döndük.
Üçüncü gün; Tüm dağcılık malzemelerimizi yanımıza alıyoruz. Telesiyejlerle ana kamp yerimize 3900m.ye gidiyoruz. Barrels Huts’ta kalacağız. Hava oldukça soğuk. Sert bir rüzgâr hâkim. Tren vagonuna benzeyen küçük silindir barakalardan birine İskoç, Alman ve biz toplam 4 kişi yerleştikten sonra giyinip aklimatize olmak için 4200-4300metrelere,Pastuchkov kayalıklarına kadar çıkıp iniyoruz. Barakaya çekilip sessizlik içinde meditasyon yapıyorum bir süre. Daha sonra gruptakilerle tanışıp sohbet ediyoruz. Bizim çıkışımızdan bir hafta önce,zirve deneyen on bir dağcının öldüğü söyleniyor. İklim sert. Buzullar zorlu. Moralleri yüksek tutmalıyız, ama akılcı risk almak gerek.
Dördüncü gün; Zirve yolculuğuna çıkmadan bir gün önce gene aklimatizasyon için 4300m.ye kadar çıkıyoruz. Bugün hava açık. Zirve gerçekleştirecek ekibimiz, kar ve buz eğitimi alıyor sırayla.
A.B.D’li baba-oğul Jim ve Kim Fisher ile tanışıyorum bu esnada. Alaska,”Mckinley Zirvesi”yapmışlar on sene önce. “Hep beraber bu zirveyi sizinle yapalım bir gün tekrar.”,diyorum.” “Neden Olmasın? “,diye cevap veriyorlar. Özkan her zamanki misafirperverliğini göstererek Doğu Karadeniz’e davet ediyor onları.
Sekiz kişilik İtalyan grup da kar eğitimi alıyor. Hepsinin kıyafeti aynı, üzerlerindeki logo oldukça garip ama; Tabut şeklinde bir logo! Kıyafetlerin üzerindeki fermuarlar bile tabut biçiminde! Akşam yemeğinde bir araya gelince dayanamayıp soruyorum; Bu sembolün dağ kıyafetleri ile ne ilgisi var? Meğer bu ekspedisyonu gerçekleştirmeleri için kasabalarındaki cenaze levazımatçısı sponsor olmuş onlara. Tek bir şart öne sürmüş ama;”Hepinizi sağlam bekliyorum. Sakın ola ki içinizden biri hayatını kaybetmesin! Bu takdirde sponsorluk masraflarını karşılamaktan vazgeçerim.”,diyerek.
Beşinci gün; Zirve günü uzun bir gün olacak. Sabah 3’te ana kamptan ayrılıp kar arabalarına binerek bir süre yol alıyoruz.Daha sonra grup,tek sıra rotaya girerek dik buzul üzerinde uzun soluklu bir tırmanışa başlıyoruz.Güneş doğarken Pashkutov Kayalıklarına ulaştık.Şansımıza açık ve güneşli bir gün.Sırt üzerinden 40-45 derece meyilli buzul üstünde ilerliyoruz .Olası kaymalar ölümcül sonuçlara yol açabilir.Dik sırtta zaman zaman kazma ile dengeyi koruyabiliyoruz. Bir sırttan bir sırta geçiş azami dikkat gerektiriyor. Sert rüzgârla bozulmuş buzul yüzeyi de çok tehlikeli. Rotadan çıkmamak gerek. Deve hörgücünü anımsatan küçük zirve ile ana zirve arasındaki küçük platoda biraz dinlendikten sonra tırmanışa devam ediyoruz. Ana Zirveye çıkmak üzere ana ipe girerek 50-55 derece eğimle yükseliyoruz. Baş ağrısı ile mücadele ediyorum bir yandan.Yaklaşık sekiz saatlik tırmanış ile zirveye ulaşıyoruz.Sesimiz soluğumuz kesildi.5642m. ile kıtanın en yüksek noktasındayız.Başardık!Hava kapamadan birkaç görüntü almayı başarıyoruz Özkan ile.
On beş-yirmi dakika gruptakiler, birbirimizi kutladıktan sonra inişe başlıyoruz. İniş çok daha zorlu. Performansı iyi dağcıların bile gücü tükenmiş. Sık sık kaymalar, düşmeler oluyor. Kazma çok yardımcı, ama güneşle birlikte ısınarak eriyen buzul, akşama doğru tekrar şeffaf buz haline geliyor. Kramponla bile bu yüzeyde düşme riskleri atlatıyoruz sık sık.3 saat olarak öngörülen iniş 5 saate yakın sürede tamamlanabiliyor. Nihayet Barrels Hut’tayız tekrar. Biz zirvedeyken, helikopter ile arama- kurtarma çalışmaları yapılıyordu. Ana kampa döndüğümüzde dört kişinin öldüğü haberi geliyor. Üzülüyoruz.
Bizden kısa bir süre sonra ana kampa, Yıldız Üniversitesi’ndeki gruptan bir Türk tek başına, tamamen akut olmuş ve bilinçsiz bir halde geliyor.Bu halde nasıl gelebilmiş buraya?Asıl grubundakiler nasıl yalnız bırakmış onu?Tamamen ölüme terk etmek demek bu yapılan! Hiç etik değil!En azından bir kişinin dönüşte ona eşlik etmesi gerekirdi.Tesadüf eseri hayatta kalmış.Heryeri yara bere içindeydi.Yardımcı oluyoruz kendine gelmesi için.Geceyi ana kampta geçiriyoruz.
Altıncı gün; Dağ oteline yürüyerek iniyoruz. Yorgun ama çok huzurluyum.Teleferik istasyonunun önündeki meydanda dağcılar hep birlikte,yemek yiyip sohbet ederek başarımızı kutluyoruz.Daha sonra gruptan ayrılarak otele dönüyoruz.Burada da ilginç halk dansları yapan ekibi keyifle izliyoruz..
Yedinci gün: Baksan Vadisi’ne veda etme zamanı geldi. Büyük bir ihtimalle bir daha görüşemeyeceğiz ama, biz yaşadıkça başka zirvelerden selam göndereceğiz Avrupa’nın en yüksek noktasına.
Mineralnye Vody Havaalanına yakın Piatigorsk şehrinde bir gece daha geçiriyoruz.
“Yollar gitmekle biter.”,diyoruz ve içimiz huzurla dolu bir şekilde Moskova üzerinden yurda dönüyoruz.
Haki ENGIN
Özkan YASAR