28 Kasım 2009 Cumartesi

BOZBURUN DAĞI








































BOZBURUN DAĞI KAMPLI ETKİNLİĞİ(24-25 KASIM 2009)

Beydağları,Alp sistemindeki genç dağlar.Tektonik olaylar sonunda yükselmiş ve gençleşmişler.Büyük bir dış etkiyle oyulmuş, bir yarıkla birbirinden ayrılmış birbirine paralel iki sıradağdan oluşuyor. Antalya’nın kuzeyindeki Bozburun Dağı(2504m) kıyıya yakın sıradağlardan Antalya Beydağlarının en dik ve oylumlu, en yüksek dağı.

Antalya’dan 11:00’de araç ile hareket ederek Gebiz ,Pınargözü ve Hasdümen Köyü üzerinden 1040m.rakımlı Kavacık Yaylası’na 12:45 civarı ulaştığımızda hava,kış anormallerinde bir yaz günü kadar sıcak.

Yaylacılar her yeri çitlerle çevirmiş. Elma bahçeleri arasına domates, biber ekmişler. Çitlerin arasında kalan tek düzlüğe kamp çadırımızı kuruyoruz. Yol üzerinde dev çınar ağaçları bizi buyur etmişti. Yaylanın etrafı ise boydan boya çam,ardıç ve sedir ormanları ile çevrili,yemyeşil enfes bir manzaraya sahip.

Kuş sesleri yaylalara yayılmıyor; sebebi orman içinde hummalı bir şekilde” büyük bir ihtimalle de kaçak olarak” yapılan ağaç kesimlerinin çıkardığı büyük gürültü. Kuşlar ürküyor, biz üzülüyoruz.

Malzemeleri yerleştirip çadırı kurduktan sonra biraz ilerimizdeki çeşmeden buz gibi dağ sularını dolduruyoruz.Yaylada ekinler toplanmış,elma da kalmamış.İki üç nar var dalda, o da kuşların hakkı.Bir iki yayla domatesi ve biber bize ikram olsun.

Kampta ateş yakmak, büyük bir merasimle olmalı. Usulüne uygun, itinalı ve çok dikkatli olmalıyız. Önce büyük taşları taşıyıp diziyoruz. Kurumuş ağaç dalları bulup taşımak, biraz yorucu ama nefis orman kokusu taze enerjisini veriyor. Kuru gevenlerin, çalı çırpının üstüne kurumuş ağaç dallarını yerleştiriyoruz. Haki, ateşle konuşmaya başladı bile. Kaynar kazanı kepçeyle karıştıran usta bir aşçı gibi.Odunlara komut veriyor, hizaya sokuyor,usul usul karıştırıyor ateş çemberinin içindeki küçük alev toplarını.

Menümüz haçan Karadenuz’dan gelup Akdeniz’in bu yaylasına, kor ateşlere düşmüş levrek paluğu. Yanına yayla çorbası değil,ama sıcak sıcak tarhana çorbası. Ardından közlenmiş patitis, soğan.

Hava erken kararıyor. Ağaçların arasından hışırtılar duyuyoruz, rüzgâr değil bu. Yaban domuzları da akşam ziyafetine çıktı büyük olasılıkla. Yarımay ve yıldızlar göğü gündüz gibi aydınlatırken az biraz meyve ile ağzımızı tatlandırıyoruz.Hava sıcaklığı,güneşin çekilmesiyle aniden 5-6 dereceye düştü.Ateşin yanında otururken anlamamışım.

Yemek,bol oksijenli hava,ateşin seyri derken uyku bastırdı.Ateşi tamamen söndürüp uyumaya çekiliyoruz.Sabah 4:00’e kurduk saati.En geç 4:30’da uzun Bozburun rotasına başlayacağız.Uzun ve biraz zorlu bir tırmanış olacak.

Gece hava çok daha soğuk. Uyku tulumunun içine iyice sokuyorum başımı, nefesimle ısınabilmek için. Bu arada, saatin alarmını kurup, uyku tulumunu başınıza iyice geçirirseniz alarm duyulmuyormuş! Saat 4.45 ve yeni uyandık. Neredeyse bir saat geciktik. Hemen fırlıyoruz. Gene de her şeyi sırasıyla yapalım. Ocağı yakıp çay suyunu kaynatıyor Haki çabucak. Sıcak çay yanına küçük bir kahvaltı enerji verecek. Hava çok soğuk. Kar, rüzgâr da olur endişesiyle, tüm dağ kıyafetlerimi çifter çifter üzerime giydim.Çadırın içini toplayıp araca yerleştiriyoruz. Son kontrolleri yaptık. Sırt çantalarımızı yüklendik. Alın fenerlerimizi taktık, batonlarımızı aldık. Yıldızların gökyüzünü pırıl pırıl aydınlattığı gece güne dönmeden tam 5.30’da ormanın içine daldık.
Ormanın içi zifiri karanlık.Belirgin bir patika yok.Rota,yön bilmeden doğru yönde ilerlemenin imkanı yok.Kızılçam ormanlarının içinden tempolu bir şekilde ilerliyoruz bir süre.İlk boğaza geldik.Ardıçların içindeyiz şimdi.Gün aydınlanmaya yakın dik yamaçlardaki sedirler ile Üç Güzeller(Afrodit,Athena,Hera)’in enfes manzarası.Efsaneye göre bir altın elma yollanır Zeus’a; ”İçlerinden en güzeline verilsin”,diye.Afrodit altın elmaya sahip olmak için Ispartalı Helena’nın aşkını teklif eder ve, aşk ve güzellik tanrıçası sıfatıyla birlikte kazanır altın elmayı üç güzelin içinden. Biz de doğanın efsanevi güzelliğini ölümsüzleştiriyoruz arşivlerimizde günün ilk ışıkları ile birlikte.

Dağ geçidi’nden devam ediyoruz.”Hayber Geçidi’nden” geçtik diye şaka yollu.2000 metrede muhteşem anıt sedir ve ardıçlara veda ediyoruz. Güneşli ve ılık Akdeniz gününde oldukça dik sırt hattından 40-45 derece açıyla uzun ve yorucu tırmanış devam ediyor. Orman sonrası pamuk şekeri görünümünde,öbek öbek iç içe dizilmiş dev kayalık alan ilginç görüntülerle çıkıyor karşımıza.Dev kaya kütlelerinin arasında sıkışmış gövdesini koruyarak dallarını uzatan zarif sedir ağacı da doğanın güzelliğinin bir yansıması.

Bozburun Dağı’nın konglomera taşlarından oluşan çok ilginç bir jeolojik yapısı var. İçlerinde yer alan maden oksitler sebebiyle değişik renkler alan irili ufaklı parçalanmış kalkerli taşlardan oluşmuş. Albenili, rengârenk mücevher taşları. Sedimanter (tortul) kayalık alan üzerinde irili ufaklı renkli taşlar;silika,kireç ve demir oksit ile birbirlerine yapışmışlar.El işçiliği yok,doğanın marifeti bunlar.


Deniz kökenli kalker depo eden kalkarenit kayaçlardan oluşan jeolojik yapısı,deniz fosilleri bakımından da çok zengin!Katman ve arasındaki fosiller;Alplerdeki Triyas fasiyesleri gibi,okyanus havzalarındaki tümsekler üzerine çökelmiş deniz organizma tortullarının, birikim ve tortullaşması yoluyla oluşmuş.

Hava son derece açık ve güneşli.Yaban keçi sürüsü bir görünüp kayboldu.Zirvede rüzgar yok.Kısmi kar buzulları var.Üç zirveli Bozburun Dağı’nın “Dernek Tepe” zirvesine, 10.50’de, yaklaşık beş buçuk saatlik bir tırmanış sonrası ulaşıyoruz.Diğer iki zirvesi “Karainbaşı” ve “Abdal Tacı” zirvelerini de yapacaktık ama küçük bir keşif sonrası,”Kar buzullarından geçiş riskli olabilir”, diyerek vazgeçiyoruz.

Zirveden Ovacık Dağı,Tahtalı,Tunç,Ziyaret Dağları,Kızlar Sivrisi ve uzaktan Barla Dağı enfes bir manzara oluşturuyor.Ballıbucak ve Kestanelik de seyrediliyor.”Kolay bir çıkış oldu.”, diyorum inişte sözlerimi geri almam gerekeceğini bilmeden.Bir saatlik zirve molası sonrası inişe başlıyoruz.
İnişte fark ediyorum ne kadar dik bir yamaçtan çıktığımızı.Oldukça yavaş ve dikkatli bir şekilde iniyoruz çıkışta bıraktığımız izlerimizin üzerinden. Kerteriz aldığımız boğazlardan geçerek ara vermeden üç saat iniyoruz.Ormanlık alandayız.Testere ile kesilmiş sedir ağaçları,belli ki “orman katli,fırsatçılık” acımasızca devam ediyor.Çok kızıyoruz.Dikkatler dağıldı bir an.

Ayakkabıya bahane bulmak, yanlış olur, yorulmuşum aslında. Basamıyorum yere,kayıyorum dalların arasına. ”Şükürler olsun ki, tüm yollar yola çıkıyormuş,yarım saat kadar yolu uzatsak da.”Nihayet çeşmeye geldik.Tamamen bitirdiğimiz suları dolduralım buz gibi kar suyuyla.Çadırı toplayıp,etrafı kontrol etmemiz en fazla on beş dakika.Çöp,artık kalmasın sakın!

“Çok keyifli bir dağ çıkışı oldu.İyi de dün geldiğimiz toprak yol, bugün kesilmiş ağaç dallarıyla dolmuş. Bayram,seyran dinlemez. Katleder,yağmalar doğayı dur durak dinlemeden yurt insanı.Her geçen gün, tekrarının yaşanmasına izin vermeden güzellikler yok oluyor. Yaşadıklarımız ve arşivlerimiz kalıyor sadece.Antalya’nın yolunu tutuyoruz.

Ebru OZAGCA
Haki ENGIN

1 yorum:

  1. Etkinliğinizi zevkle okudum ve orda olduğumu farkedince geri adım attım . tebrik ederim. başarılar dilerim. Çıkış yaptığınız dernek tepemi yoksa daha güneydeki karain başının yanındaki zirvemi anlayamadım. selamlar.
    ÖMER FARUK GÜLŞEN. dagciomer.com

    YanıtlaSil